Devlet (Platon)

Devlet (Platon)

Platon, siyasetname tarzındaki bu eserinde ideal toplum düzeninin, adaletli bir devletin nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır. Dünya tarihinde ilk ütopyadır. Platon`un yaşadığı dönemde Yunanistan`daki demokrasi sona ermiştir. Platon, yaşadığı devrin özelliklerinden de etkilenerek, adaletli bir devletin nasıl olması gerektiği üzerinde araştırmalar yapmıştır. Bu eserde, filozof, ideal devletin özelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır.
Devlet, İslam felsefesini derinden etkileyen bir eserdir. İslam düşüncesinde, Aristotales`in Poetika`sının önüne geçmeyi başarmıştır. Farabi`nin anlayışında Devlet`in etkileri a-çıkça hissedilmektedir. Konuşmalar (diyaloglar) şeklinde yazılmış olan Devlet, Türkçede birkaç cilt hâlinde yayınlanmıştır.
Devlet`in Özeti (1. cilt)
Bu kitap, Sokrates ve yanındakiler arasındaki diyaloglardan oluşmaktadır. Her çağın kendine özgü zevkleri vardır. Bazıları geçmişteki zevklerini özler, ihtiyarlar yanındakilerden şikâyet eder, bazıları da içki âlemlerini düşünürler. Acaba bu devir sıkıntılı bir dönem midir?
Sophokles, aşkla arasının nasıl olduğunu soran birine: "Bu işten kurtulduğuma nasıl sevindiğimi bilemezsiniz. Deli ve belalı bir efendinin elinden kurtulmuş gibiyim." diye cevap verir. Bu söze balkırsa ihtiyarlık, isteklerin söndüğü bir zaman olduğu için kurtuluş olmalıdır. Uysal bir yaşlılık rahatlık demektir. Bununla birlikte parasız bir ihtiyarlığın rahat olacağı düşünülemez.
Para, ihtiyarlıkta olduğu gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir şeydir. Pek çok kişi parayı çok sever. İhtiyarlar ise para meselesinde olduğu gibi ölüm yaklaştıkça geçmişte yaptıkları haksızlıkları düşünerek korkuya düşerler. Doğru olarak yaşamış ihtiyarlar için çok ferahtır. Doğruluk, her yerde dikkat edilmesi gereken en önemli erdemdir. Kimseye kötülük etmemek, doğruluğun vazgeçilmez yoludur. Kötülere dahi kötülük edilmemelidir. Çünkü kötülük, kötüyü iyi yapmaz. Kötülük etmek, hiçbir durumda doğru değildir.
Bir görüşe göre doğruluk, güçlünün işine gelendir. Zorbalık, demokrasi, aristokrasi gibi yönetim şekilleri kanunlarını koyarken kendi işine geleni göz önünde tutmaktadır. Bu kanunların yönetilenler için doğru olduğuna inanırlar. Yönetimi ellerinde tutanlar asla işlerine gelenin dışına çıkmazlar. Onlara göre doğru yol, güçlülerin, kanunlann emirlerine boyun eğmektir. Bu yöneticiler, yanıldıklanna asla inanmazlar. Oysa her bilgi erbabı kendi altında olanı gözetmelidir. Mesela, doktor hastalarını -kendinden güçsüz olanları- gözetir. Kaptan, yolcularını korumaya çalışır. Onlar, tüccar değillerdir. Yönetici de onlara benzemelidir. İşinde çalıştığı kimselerin işini gözetmelidir. Her yaptığını yönetilenin işine gelmesi için yapmalıdır.
Doğruyu, yönetenin işine gelen şey olarak tanımlamak çobanın güdülen hayvanların değil, sürünün sahibinin ve kendisinin işine geleni yapmasına benzer. Bu görüş yüzünden gerçek anlamda doğru her zaman madur olur. Güçsüz olduğu için hep daha çok çalışır ve devlete daha çok vergi vermek zorunda kalır. Eğri olanların yaptığı zorbalıktan başka bir şey değildir. Toplumda pek çok kişi neyin eğri neyin doğru olduğunu bilmemektedir. Bilenlerden bazıian ise eğri insanların daha kârlı olduğuna inanmaktadır. Yöneticiler gördükleri işten dolayı para ve şeref kazanmaktadır. Onların görevi, zorbalık yapmak değil, yönetilenlerin işini yapmaktır. Bazı devletlere, haksızlık eden devletler de bulunmaktadır. Güçsüz olan devleti köle gibi kullanırlar. Bu işleri yapan devletin bu gücü doğrulukla mı elinde tuttuğu önemlidir. Araştırarak karar vermek, yönetmek gibi işler kafaya özgüdür. Yaşamak, kafanın işidir. Kendisine özgü değerleri olmayan kafa iyi işlemez. Doğru kafa, doğru işler yapar ve mutlu olur. Eğri kafa da mutsuz olur. Dolayısıyla eğrilik asla doğruluktan daha kârlı olamaz. Bu konuda şüphe yoktur. Asıl araştırılması gereken eğriliğin ve doğruluğun ne olduğudur.